ZEYTİN
Bu kelimeyi duyunca çok hoşuma gider. Senelerce önce su altı serbest dalış yapardım. Bir de bu konuda Ankara’da bir kulüp kurmuştum. Hani İstanbul’da, Çanakkale’de veya Mersin’de kurmuş olsam neyse, deniz kenarında bulunan bir şehirde kurulurdu. Ama Ankara’da Sualtı Sporları İhtisas Kulübü adı ile başkentte kurulması, bir çok kişinin ilgisini çekmişti. İç mekan havuzlarda antrenman yapmak için Federasyona müracaat etmiştik. Ankara’da 35’ten fazla su altı sporları yapan orta yaşlı insan bize katıldı. Hatta aramızdan bir sporcu aslen Anamurlu olduğundan dalış için Anamur’a giderdik. Bir hevesle dalışta kullanabileceğim 35 metreye dayanabilen bir de saat almıştım.
Tarihsel açıdan bakarsak Anadolu’da yetişen birkaç tarımsal ürün, ihraç pazarlarında alıcı bulmaktaymış. Bunlardan bir tanesi Orta Anadolu’nun, bilhassa Ürgüp civarında yetişen üzümlerinden yapılan şarapların, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerde alıcısının çok olduğunu, yazıtlardan öğrenmekteyiz. Anadolu’da yaşayan Hitit devletinin bir çok kent kalıntılarında bulunan kabartma yapıtlarda tanrı figürleri, mutlaka bir elinde hayat anahtarı diğer elinde ise bir salkım üzüm tutar.
Yine bu yörede Ürgüp dolaylarında bilhassa Kızılırmak nehri kenarında AVANOS’ta çömlekçilik sanatı, asırlardır devam edegelmektedir. Şez Galip Usta’nın yetiştirdiği çömlek ustaları, asırlardır süregelen bu el sanatını devam ettirmeye çalışmaktalar. Burada üretilen üzümlerden elde edilen şaraplar Akdeniz’e, yine bu yörede yapılan AMFORA’ların içine konularak, ağızları reçine ile kapatılıp, gemilere yüklenmek için gittiğini düşünmekteyim. İhtimal Tarsus veya Alaiye’den gemilere bindirilerek Akdeniz ülkelerinde pazarlandığını düşünmekteyim. Sadece Anadolu’dan bu tür sevkiyatın yapılmadığı, bütün Akdeniz ülkelerinde yetişen üzümlerden şarap yapılıp başka ülkelere gittiği de bir gerçektir.
Akdeniz’in dibine batmış antik yük teknelerinin kalıntılarında bu amforaları görmeniz mümkündür. Kimi Amforalar ince uzun yapılmış, kimisi ise kısa ve şişman olarak üretilmiş. Şarap amforaları genelde 39 litrelik olmaktaymış. Değişik Amforalar sadece şarap için değil, tahıl taşımak içinde kullanılmış.
Anadolu’nun bir başka tarımsal değeri vardır ki bu değerin bir dalı, barışın simgesidir. İyi bakıldığı müddetçe asırlarca meyve veren bu müstesna ağacın meyvesi, her derde deva gibi şifalı olduğunu kabul ederiz. Bu ağaç Zeytin ağacıdır. Anadolu’nun bu değerli meyvesi özel usullerle sıkıldığında, elde edilen zeytin yağı, yine tarihsel yolculuğunda amforalara doldurulup, ağzı reçine ile kaplanarak gemilere yüklenir. Zeytin yağı taşımada kullanılan amforaların ise daha küçük hacimde olduğu söylenmekte. Batık gemilerde bulunan bu iki değişik amforalarda 25 litrelik olanlara çokça rastlandığı kayıtlıdır.
Akdeniz’e kıyısı olan değişik ülkelerin amforalarının dış desenleri de farklılık gösterir. Konuda kompetan olan tarihçiler, bir amforaya baktıklarında bunun hangi ülkeye ait olduğunu söyler ve içinde ne taşındığını da ifade edebilir.
Ancak yıllardır Akdeniz’in değişik noktalarında, hatta Baltık denizinde yapılan bazı batık araştırmalarında bilim insanları, Anadolu kaynaklı şarap ve zeytinyağının izlendiğini söylemekteler.
İlginç değil mi, asırlarca birkaç tarımsal ürün, bu coğrafyada yetişmekte. Sadece bu coğrafyada yetişmekle kalmamakta, ülkeler arası ticaret malı olarak bugüne kadar gelmekte.
Bilmem hiç araştırdınız mı bir zeytin ağacı kaç sene yaşar? Bir zeytin ağacı 15-20 sene içinde büyür. En verimli olduğu zaman ise 35-150 yaş arasında olan ağaçlardır. Genelde iyi bakıldığında 300-400 yıl yaşayabilir. Günümüzde 2000 yıllık ağaçlara da rastlandığı olur. Zeytin ağacı çok iyi bakımı yapıldığı müddetçe uzun seneler dededen toruna kadar birkaç nesil meyvesini verir. Bu nedenle barışın sembolü zeytin dalıdır.
Rivayet o dur ki, büyük tufan sonunda fırtına durur. Yağmur diner, Gemisinden bir güvercin uçurur Nuh peygamber. Güvercin ağzında bir zeytin dalı ile gemiye döner. Bunu gören Nuh peygamber, suların çekildiğini anlar. Tevatür, bu olaydan sonra, sulh ve barışın sembolü ağzında bir zeytin dalı olan güvercin ile sembolize edilir.
Nereye bakarsanız bakın zeytin, insanoğlu ile bütünleşmiş bir ürün. Zeytin dalı uzatılması Anadolu’nun vazgeçilmez bir barış sembolüdür.
1 Mart 2022 tarihinde kanun maddesi ile yapılamayan doğa katliamını, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bir yönetmelik değişikliği ile zeytinliklerin maden çıkartılmasına engel ise 100’lerce yıllık ağaçları, başka yerlere taşıyoruz adı altında katletmesine izin verildiğini ilan etmesini, resmi gazetede okuduk. Halk haklı olarak isyan etmekte. Bakınız toplumu aptal zanneden Enerji Bakanlığının cinliğine. Maden yönetmeliğinin 115 inci maddesine ilave edilen fıkra tam bir fıkra gibi gülünç.
Madde 4. Ülkenin enerji ihtiyacını karşılamak üzere (ülkemizde halen tüketim fazlası 36.000 MW atıl kapasite bulunmakta) yürütülen madencilik faaliyetlerinin tapuda zeytinlik olarak kayıtlı olan alanlara denk gelmesi ve faaliyetlerin başka alanlarda yürütülmesinin mümkün olmaması durumunda, madencilik faaliyeti yürütecek kişinin faaliyetlerin bitiminde sahayı rehabilite ederek eski hale getireceğini taahhüt etmesi şartıyla Genel Müdürlük tarafından belirlenen çalışma takvimi içerisinde zeytin sahasının madencilik faaliyeti yürütülecek kısmının taşınmasına, sahada madencilik faaliyetleri yürütülmesine ve bu faaliyetlere ilişkin geçici tesisler inşaa edilmesine kamu yararı dikkate alınarak Bakanlıkça izin verilebilir.
Kim kimi kandırmakta. İstanbul’un Karadeniz kıyında 60 sene evvel Tayakadın ve İstanbul Hava Limanının bulunduğu yerde madenciler linyit yataklarını benzer bir taahhütle işletmeye aldılar. Daha sonra devlet madencilerin araziyi eski haline getirme taahhüdünden kurtarmak için, bu maden yataklarına İstanbul Havaalanını inşa etti.
Uyanın ey halkım kimse kimseyi kandırmasın. Enerjiye ihtiyacımız yok ve uzun müddet de olmayacak çünkü sanayi yatırımı yok, yapay bir büyümeyle halk aldatılmakta. Velev ki enerji ihtiyacı olsa ülkemin yaz saati kışın da devam ettirilir mi, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.