Hacı Sadullah
Çocukken babam Ankaradan İzmire tatil için götürdüğünde İzmir Kemeraltı diye adlandırılan, Konak meydanından girilen, Vilayetin yanından uzayan yol üzerindeki çarşı içerisinde Hacı Sadullah Ağa Oteli vardı. Sahibi olan Hacı Sadullah, babamın dayısı olurdu. Aslen Denizlili olan Hacı Sadullahın birde kız Kardeşi vardı, Ziynet, otele yakın bir adreste otururdu. Kendisini gördüğüm tarihte çocuk olduğum için hayal meyal hatırlarım. Hoş geldin Kamil, nassın oğlum derdi babama. Aileden olduğumuz için özel bir oda verilirdi bize. Hacı Sadullah Ağa kasanın yanına yaptırmış olduğu sekide bağdaş kurup, katibin hesapladığı gecelik konaklama ücretlerini tahsil ederdi. Hacı Sadullah Ağa ihtiyar olmasına rağmen cüsseli bir insandı. Bu gün hacı Sadullah Ağa dan bahsetmek istiyorum ama Babamın dayısı olan Sadullah Ağadan değil. Türk sanat musikisinde adı geçen bir kaç Hacı Sadullah Ağa vardır ve Enderunda aynı adla bir kaç Hacı Sadullah geçmektedir. Fatih Camiinde görev yapan Hafız Kerim Efendinin oğlu 1730 yılında doğar. O tarihte doğan erkek çocuklara ya dedeleri, yada babası adını bebeğin kulağına ezan sesi ile okurlarmış. Bu doğan bebeğin kulağına Sadullah adını bir sabah namazında yeni doğan bebeğe okumuşlar. Sadullah, çocukluğunda çok hareketli bir hayat yaşamış. Musiki yanında ok atmayı seven, güreş tutan ve bilhassa savaş oyunlarında matrakçılarla oyun oynamayı çok severmiş. Sesinin güzelliğinden çok genç yaşta Enderuna alınan Sadullah, kısa zamanda kendini kabul ettirmiş, Arapça ve Farsça ders alarak yeteneği için gerekli olan bilgilere sahip olmayı başarmıştır. Enderunda önce Çavuş daha sonra Müsahibliğe getirilen Sadullah Ağa, III Selimin zamanında Arabistana gönderilmiş, Istanbula geri döndüğünde Haremdeki cariyelere musiki dersleri vermeye başlamıştır. Hacı Sadullah Ağa sözü ve sohbeti iyi olan ve yakışıklığı ile Harem de cariyeler arasında, gözlede olsa, bir sahiblenme yarışı başlar. Cariyelerden Mihriban adında bir güzel, Hacı Sadullah Ağaya gönlünü kaptırır, fakat bu aşk masalının sonucunun hüsran olacağının bilinmesine rağmen, genç çılgın aşıklar Saray içinde dillere düşerler. Haremi Hümayunun bu tür ilişkileri hoş görü ile karşılayacak bir yapısı olmadığından, III Selimin kulağına giden bu dillere destan aşk hikayesini duyan Padişah, çok sevdiği Musahibi Hacı Sadullah Ağanın idam edilmesini ferman eder. Bütün Saray tarafından çok sevilen Hacı Sadullah Ağayı saklarlar, ve ferman yerine getirilmez. Hapiste yattığı süreçte Bayati Araban faslını yazarak talebelerine iletir. Bir akşam Padişahın sofrasında yemekten sonra icra edilen bu Bayati- Araban faslını çok seven padişah bestekarın kim olduğunu sorar . Huzurdakiler boyunlarını bükerek Hacı Sadullah Ağa kulunuz diye dile getirirler. Verdiği fermandan pişmanlık duyan Padişah, huzurdaki erkanla üzüntülerini paylaşır. Keşki ferman eylemesdik böyle güzel bir bestekara için diye konuşunca, III Selimin huzurunda bulunanlar sıkılarak padişaha fermanın henüz yerine getirilmediğini söylerler. Padişah fermanı yok sayarak Hacı Sadullah Ağayı affeder ve bir köşk vererek cariye Mihriman ile evlenmelerini emir buyurur. Hacı Sadullah Ağa bu gelişmeye o kadar çok sevinirki yazdığı dörtlükle hayatının bağışlanmasına şükranlarını şöyle ifade eder: Padişahım lütfedib mesrur-u şadeyle beni , Naümidim, bir nazar kıl bermuradeyle beni , Hatırımdan bir nefes gitmez dua-yı devletin , Sen de ey Kan-ı kerem lutfunla şadeyle beni Padişaha söylenen methiyelerle yazdığı şiirleri besteliyen Hacı Sadullah Ağa nın bir çok eseri Osmanlı arşivinden günümüze kadar gelmesi önemlidir. Tanburi Izak , Vardakosta Ahmet Ağa , Hafız Şeyda ve Küçük Ahmet Ağa ile bir çok eser oluşturulmuş, Tahir Makamında Karı bestelemiştir. Beste , Yürük Semai ve Ağır olarak 27 eseri günümüze kadar gelmiştir. Bunların içinde bir tanesini çok severim. Hacı Sadullah Ağa eşi Mihriman Hatunu genç yaşta kaybettiği tarihlerde bestelediği bu güzel eser, dönemin en sevilen şarkısı olmasının yanında, bu güne kadar aynı tadla gelmesi önemlidir. Usul Aksak, Hicazı Hümayun makamında, Güftesi Enverinin olan Hacı Sadullah Efendinin güzel bestesi: Nideyim Sahnı Cemen Seyrini Cananım Yok , Bir Yanımca Salınır Servi Hıramanım Yok 1801 senesinde vefat eden ve bu gün Babamın Dayısı Hacı Sadullah Ağa ile birlikte hatırladığım bu büyük bestekarı, eşi Mihriman Hatunu kaybettikten sonra bestelediği, bu çok güzel eseri, sesine hayran olduğum bir sanatkar ile anmaktayım diye bir sözüm geldi söyledim . http://www.youtube.com/watch?v=OLJzIdcTf5A&feature=related