ANASAYFA arrow right Güncel

Aykut’suz Gaziantep’in tadı yok

Aykut’suz Gaziantep’in tadı yok
YAYINLAMA: 08 Kasım 2021 / 21.00
GÜNCELLEME: 08 Kasım 2021 / 21.32
Tam iki yıl olmuş.

Sevgili Aykut’u kaybettikten sonra yolum Gaziantep’e hiç düşmedi.

Pandemi araya girmiş olsa da sevdiğim bu şehri ziyaret etme fırsatı çıkmadı değil, ama onun olmadığı, anısının sokaklarına, çarşısına, ruhuna sindiği Gaziantep’in havasını solumak istemedim açıkçası.

Zira ben Gaziantep’i Aykut’un coşkuyla yaşadığı, sevgiyle kucakladığı, konuştuğu gibi yazdığı o sımsıcak günlük yazılarında sürekli gündemde tuttuğu şehir olarak tanıdım.

Olumlu, olumsuz yönleriyle şehre onun gözleriyle bakmaya alışkınım.

Pusulamı yitirince bu şehre gitmenin anlamı kalmadı sanki.

Aykut Tuzcu ile ölümünden birkaç ay önce çok sevdiğim Antep çarşısını arşınlamıştık.

Ben yerini hatırlamaya çalıştığım eski bir handa kutnu kumaş satan esnaf peşinde, o şehrin nabzının ölçmek, esnafın ekonomik durumunu yoklamak amacıyla insanlarla sohbet derdinde.

Esasında bir politikacının yapması gerektiğini mesleğine tutkun bir gazeteci olarak yapıyordu.

Sokağın sesine kulak vermek, insanların geçinmeyle, şehirle ilgili dertlerini, şikayetlerini araya o ünlü “vay be” sini sıkıştırarak can kulağıyla dinlemek.

Hatta pratik zekasıyla yol göstermek.

Çarşı ziyaretlerimiz genellikle İmam Çağdaş’ın kapısında rastladığımız Burhan Bey ile sohbet, sağda solda tanıdıklarla selamlaşmayla devam eder ve Tahmis’te acı bir kahveyle sonlanırdı.

KIS KIS GÜLMESİ GÖZERİMİN ÖNÜNDE

Şimdi yanımda Aykut gibi candan bir dost olmayınca çarşıyı ne yapayım ben?

Ya da eserlerinin sular altında kalacak antik şehirden gün yüzüne çıkması, kurulması için onca emek harcadığı Zeugma Müzesi’ni Aykut ile birlikte gezmedikten sonra neden ziyaret edeyim?

Zeugma Müzesi’ndeki bronz Mars Heykeli’nin nasıl bulunduğunu kim bilir kaç kez ondan dinledim.

Antik şehrin son buluntuları arasında, elinde fıstık salkımı olan Romalı çocuk heykelciğini da öyle.

Bu heykelcikle ilgili bir anekdotu anlatırken nasıl kıs kıs güldüğü gözlerimin önünde.

Zeugma Müzesi’nin eşsiz mozaiklerinin nasıl çıkarıldığını, Gaziantep’in eski müzesinde dünyaca ünlü restoratör İtalyan Roberto Nardi ve ekibi tarafından nasıl hayata döndürüldüklerini Aykut’tan başka daha iyi kim bilebilir?

Roberto Nardi ile sıkı dosttu, aynen Nicolo Marchetti ile olduğu gibi.

Hatta dört yıl önce Pamukkale Hieropolis kazılarını sürdüren Prof. D’Adria ekibinde Nardi’yi görünce hemen Aykut’u aramış ikisini cep telefonundan buluşturmuştum.

Geçtiğimiz haziran ayında Sanko Kültür Yayınlarından çıkan, Aykut Tuzcu’nun ölmeden önce kaleme aldığı “Zeugma Fırat’ın Gerdanlığı” kitabını okuyun mutlaka.

Kendi deyişiyle “2000 bin yıl boyunca fıstık ağaçlarının altında uyuyan muhteşem kent” Zeugma’nın sulardan kurtarılması sürecini birinci elden öğreneceksiniz.

Aykut olmadan sadece Gaziantep’in değil Zeugma’nın da eski tadı yok.

Yorumlar
Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *